Araştırma Makaleleri
1597 Tarihli Ahidnâme Öncesinde Osmanlı-Fransa İlişkileri - Emirhan ÖZÇELİK
Yıl: 2022, Sayı: 2, Sayfalar: 1-16
Öz
Osmanlı Devleti ile Fransa arasında Sultan Kanuni Sultan Süleyman döneminde ittifak halini alan ilişkilerin seyri İnebahtı Deniz Savaşı’ndan sonra farklı dönemlerden geçti. Muharebenin ardından gerek Mezhep Savaşları gerekse Avrupa’da devletlerarası siyaset Fransa’yı Osmanlılarla münasebetini korumaya sevk etti. Aynı şekilde on altıncı yüzyılın son çeyreğinde doğu ve batıda uzun yıllar sürecek savaşlar başlatan Osmanlı Devleti, Fransa ile dostluğunu sürdürmek istedi. Bu dönem İspanya’nın barış talebi ve İngiltere’nin Osmanlı limanlarında ticaret serbestliği alma teşebbüsü iki devlet ilişkilerinde ana gündemi oluşturdu. IV. Henry tahta geçince rakip devletlerle Osmanlıların yakınlaşmasına itiraz etti. Osmanlı-Habsburg savaşlarının gölgesinde siyasi, askerî ve ticarî taleplerini yineledi. Osmanlılar ise Fransa’nın Avrupa devletleri ile yakınlaşmasına müsaade etmemek için uzlaşmacı siyaseti sürdürmeye çalıştı. Neticede savaş ve diplomasi arasında 1597 yılında Osmanlı Devleti müttefiki Fransa’ya yeni maddelerin eklendiği bir ahidnâmeyi teslim etti.
Yıl: 2022, Sayı: 2, Sayfalar: 17-28.
Öz
Osmanlı Devleti’yle tarihi bağları bulunan Kafkaslardan Osmanlı ülkesine 19. yüzyılın ilk yarısında gönüllü olarak başlayan göçler yüzyılın ikinci yarısından itibaren sürgüne dönüşerek 1920’lere kadar devam etmiştir. Kafkas muhacirlerini kabul eden Osmanlı Devleti, bunları siyasi, dini, ekonomik ve güvenlik gibi kaygılarla başta Rumeli ve Anadolu coğrafyası olmak üzere ülkenin birçok bölgesine yerleştirmiştir. Bu nedenle muhacirlerden bir bölümü de Suriye Vilayeti dahilinde iskân edilmiştir.
Başlangıçta münferit ve az sayıda gerçekleşen göç hareketinin Osmanlı-Rus savaşları ve Rusya’nın Kafkaslarda yerleşme siyaseti gibi sebeplerle zamanla yoğunluğu artmıştır. Bunun üzerine Osmanlı yönetimi, göçlerin sağlıklı ve düzenli bir şekilde yürütülebilmesi için muhacirlerin iskân ve iaşeleriyle ilgili yasal düzenlemeler yapmıştır. Göçlerin ilk dönemlerinde muhaceret ve muhacir işleri belediye teşkilatlarına bırakılmıştır. Fakat muhacir akını karşısında belediyelerin bu meselenin altından kalkamayacağı anlaşılınca 1860 tarihinden itibaren Muhacirin Komisyonları oluşturulmuştur. Bu bağlamda Suriye Vilayeti dahilindeki göç olayları Muhâcirîn-i İslâmiye Komisyon-ı Âlîsi Birinci Azalığı tarafından yürütülmeye başlanmıştır. Bu komisyon vilayet dahilindeki iskân ve iaşe işlerini takip etmiş, muhacirlerin sorunlarını gidermek için büyük çaba harcamıştır. Gerek merkezden gerek mahalli yönetimden ve gerekse halktan yapılan yardımları organize etmeye çalışmıştır.
Bu çalışma merkezi yönetim, yerel yönetim ve Muhâcirîn-i İslâmiye Komisyon-ı Âlîsi Birinci Azalığı’nın çalışmaları sonucunda Suriye Vilayeti’ne yerleştirilen muhacirlere ne tür yardımlar yapıldığını ortaya koymayı hedeflemiştir.
19. Yüzyılda Anadolu’da Frengi ve Alınan Tedbirler - Mehmet Orçun KARACAN
Yıl: 2022, Sayı: 2, Sayfalar: 29-51.
Öz
Salgın hastalıkların tarih boyunca insanların hayatlarını ciddi şekilde etkilediği bilinmektedir. Bu hastalıklardan biri de frengidir. Frengi Osmanlı Devleti’nde özellikle 19. yüzyılda yaygınlaşmıştır. Hastalığın endemik olarak yaygın olduğu yer ise Anadolu’dur. Dolayısıyla bu makalede Anadolu’nun farklı yerlerinden örnekler verilerek hastalığın yaygınlığı ve etkileri araştırılmıştır. Ele alınan örnekler üzerinden Osmanlı Devleti’nin frengiye karşı aldığı önlemler ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca tedbir almayı güçleştiren sebepler de araştırılmıştır. Sonuç olarak, hastalık ne derecede yaygınlaşmış? Hastalığın yaygınlaşmasının sebepleri nelerdir? Osmanlı Devleti nasıl tedbirler almış? Ve benzeri sorulara cevaplar aranmıştır.
Yıl: 2022, Sayı: 2, Sayfalar: 52-69.
Öz
Patrimonyal bir yapıya sahip olan Osmanlı İmparatorluğu’nda Türkler, devletin kuruluşunda ve ilerlemesinde başat bir rol oynamalarına rağmen uzun yıllar boyunca resmi söylemde rolleri nispetinde değer görmemişler ve tanınmamışlardır. İhtişamlı zamanlarında Avrupa karşısında kendisini mükemmel olarak tanımlayan Osmanlı İmparatorluğu, değişen ve ilerleyen dünya düzenine ayak uyduramamış ve fikri, askeri ve ekonomik bunalım yaşaması, devletin giderek zayıflamasına ve çöküşüne neden olmuştur. Türkler bu çöküş esnasında yaşanan, küresel sonuçlara neden olan Fransız Devrimi’nin dünyaya enjekte ettiği milliyetçilik olgusundan göreceli olarak geç etkilenen milletlerden biri olmuştur. Bu araştırmada, Fransız Devrimi etkisinde gelişen Türkçülük fikri, öncelikle ulusal kimlik bilincinin edinilme süreci ve ideolojik gelişim evreleri çerçevesinde incelenmiştir. Türkçülüğün tarihsel çerçevesi çizildikten sonra bu ideolojinin I. Dünya Savaşı sırasında imparatorluk sınırları dışında kalan Kafkasya, Kırım ve Kazan gibi coğrafyalarda askeri ve siyasi açıdan etkilerinin derecesinin saptanmaya çalışıldığı bu incelemede alan çalışmasından daha çok dönem çalışması yapılmıştır. Bu yüzden, bu çalışma Rusya coğrafyasındaki Türkçülük hareketlerinin evrimine dair derinlemesine yapılacak çalışmalara bir giriş niteliği taşımaktadır.
Turkish Perception of the Anzacs in the Dardanelles Campaign - Kemal ÇİÇEK
Abstract
The great offensive of the Allied forces against Gallipoli during World War 1 has been studied extensively in Turkey because of its impact on the outcome of the Great War and its high record of human losses. The internationalization of the anniversary of the Gallipoli Campaigns with the participation of people and academics from participating countries, New Zealand and Australia in particular, may also have played a part in this rising public awareness. New journals and special issues dedicated to Dardanelles studies have helped to unearth important details and previously untold stories of the participants. Nevertheless, in Turkey, the participation, contribution, and impact of the Anzacs on the Dardanelles Campaign have not received the interest they deserve. Even a cursory look at the articles and books dedicated to the Dardanelles Campaign reveals a lack of interest in the Anzacs’ participation during the battles—a participation which even led to the naming of the cove in the Gallipoli peninsula after the Anzacs for the high losses they sustained. Worse perhaps is that the immense literature in English about the Anzacs and the Dardanelles Campaign has been overlooked in Turkish literature. In this presentation, I will therefore present what we know in Turkey about the Anzacs and suggest some ways to increase public awareness about them.
Moğolistan’ın Lise Tarih Ders Kitapları Üzerine Bir İnceleme - Samet KALYONCU
Yıl: 2022, Sayı: 2, Sayfalar: 76-95.
Öz
Moğolistan’da 20. yüzyılın son çeyreğinde başlayan demokratikleşme hareketleri birçok alanda etkisini göstermiştir. Özellikle eğitim alanında yapılan birtakım reformlar Moğolistan millî tarihinin tekrar gündeme gelmesini sağlamıştır. Millî tarihin sosyal alanda etkinliğinin artırılmasına yönelik olarak Moğolistan’da okutulan tarih ders kitaplarının güncellenmesinin gerekliliği ortaya çıkmıştır. Belirli bir süre Moğol akademisyenlerin yayınları derslerde kullanıldıktan sonra Moğol hükümeti kendi ders kitaplarını hazırlatmıştır. Bu ders kitapları aracılığıyla içerik birlikteliği açısından öğrenciler arasında meydana gelebilecek farklılaşma da önlenmeye çalışılmıştır.
Ders kitaplarının içerdiği ve karşı tarafa aktardığı konular şüphesiz ki o ülkenin millî tarihine de olumlu etki yapmaktadır. Bu çalışmada Moğolistan’ın lise tarih ders kitaplarının içeriği araştırılmıştır. Lise 9, 10, 11. sınıf tarih ders kitaplarının incelenmesinde doküman incelemesi yöntemi kullanılmıştır. Çalışmada, lise tarih ders kitaplarındaki konu dağılımı incelenmiş ve bazı görsellere de yer verilmiştir. Moğolistan’da geçmişten bugüne kadar tarih eğitiminde meydana gelen değişiklikler ve Moğolistan’ın eğitim sistemi hakkında Moğol akademisyenlerinin yazdığı eserlerden yararlanarak genel bilgiler aktarılmıştır. Genel olarak ders kitapları Birinci Dünya Savaşı süreciyle başlayıp modern Moğolistan’ın kurulması sürecine kadar Moğollar hakkında önemli çoğu bilgiye yer vermiştir.
Tanzimat Dönemi Edebiyatında Mitolojik Yönelim - Tolga Karahan
Yıl: 2022, Sayı: 2, Sayfalar: 96-106.
Öz
Mitoloji, Batı toplumlarının aksine Osmanlı’ya geç bir vakitte girer. Âyet-i kerîmelerden hareketle “esâtîrü’l-evvelîn” (eskilerin anlatıları/masalları) şeklinde yorumlanan kavram, uzun bir süre gündelik hayatımızda ve edebiyatımızda göz ardı edilir. Divan edebiyatında belirlenmiş bazı mitolojik kavramların (yüksek oranda İran mitolojisi) sıklıkla kullanıldığı görülse de bu kavramların içyüzünde birçok milletin (Hint, Çin, Yunan vd.) mitolojik izlerini barındırdığı anlaşılır. Ne var ki mitolojinin ciddî bir uğraş olarak ele alınmaması ve bilimsel açıdan değerlendirilmemesi, Osmanlı’nın Batı’ya olan kültürel uzaklığını perçinler. Batılılaşmanın gündeme gelmesiyle yapılan askerî ve idarî atılımlar dışında yazın’ın da Batılılaştırılmak istenmesi, birçok yeni konu ve kavram aranmasıyla sonuçlanır. Felsefî ve didaktik mahiyetli çeviri eserlerle hayatımıza dâhil olan mitoloji, Münif Paşa’nın Muhâverât-ı Hikemiyye’si (1859) ve Yusuf Kâmil Paşa’nın Telemak’ı (1862), Şemseddin Sâmi ve Nâbizâde Nâzım gibi aydınların ilk telif eserleri vermeleri, Şinâsi, Nâmık Kemal ve Abdülhak Hâmid gibi şâirlerin şiirlerinde mitolojik kavramları kullanmalarıyla edebî bir hal alır. Eserlere dâhil olan kavramların iptidaî bir boyutta olduğu görülse de bu dönemde başlayan mitolojik yönelim, sonraki isimler üzerinde büyük tesirler yaparak edebiyatımızın Batı’ya açılan kollarından birini oluşturur.
Kitap İncelemeleri
Abdurrahman Kasapoğlu, Atatürk’ün Kur’an Kültürü - Kübra KONUR
Yıl: 2022, Sayı: 2, Sayfalar: 107-111.
Öz
Bu çalışmada Prof. Dr. Abdurrahman Kasapoğlu’nun Atatürk’ün Kur’an Kültürü adlı eseri tanıtılmaya çalışılmıştır. Eserde Kur’an hakkında bilgiler verilmiştir. Atatürk’ün hayatının her döneminde Kur’an’ın etkisi dönemsel olarak ele alınmıştır. Eserde başta M. Kemal Atatürk’ün konuşmalarına, mektuplarına ve dönemin yönetici ve düşünürlerinin konu ile ilgili görüşlerine yer verilmiştir.